Anadili Türkçe

Google Bana Karı Bul Lan Allahsız

Diyerek tanış kaynaş siteleri arasında dolanırken rastladığım, üye olduğum (!) bir siteyi sizinle paylaşmak istedim. Sosyal sorumluluk serimizin bu ikinci yazısında (bknz:1) caaanım insanımızı kandırmak isteyen utanmazların maskesini gelin hep beraber düşürelim. Yüzlerine tükürelim.

Cinsiyetiniz : ERKEK
Cep telefonu no :
Doğum tarihiniz : 26-4-1984
Medeni haliniz : Bekar / Çocuk sahibi
Eğitim durumunuz : İlk okul mezunu
Mesleğiniz : Üst Düzey Yönetici
Boyunuz : 1.50 den az
Kilonuz : 100 den fazla
Yaşadığınız ülke : Türkiye
Yaşadığınız şehir : Ağrı
Tanıtımınız : BENIM DE BIR ZAMANLAR SEVDIğIM VARDı BEYAZ DANTEL YAKALı LISELI BIR KıZ. BAğLARDA, BAHçELERDE, YAYLALARDA YEşEREN AL KARANFILLER GIBIYDI AşKıMıZ...
Saç renginiz : Siyah
Göz renginiz : Yeşil
Bağımlılıklarınız : SİGARA ALKOL UYUSTURUCU
Aradığınız özellikler : BENIM DE BIR ZAMANLAR SEVDIğIM VARDı BEYAZ DANTEL YAKALı LISELI BIR KıZ. BAğLARDA, BAHçELERDE, YAYLALARDA YEşEREN AL KARANFILLER GIBIYDI AşKıMıZ...
Aradığınız cinsiyet : BAYAN

Profilim yukarıdaki gibidir :) Evet. Ekmeğe el basarım, yağ satarım bal satarım ki aynen böyle. Eeee ne var bunda deme sayın vatandaş.. Bu profile hergün mesaj yağıyo.

Örnek 1: "OFFF YA ALLAH KAHRETMESIN SıKıLDıM ARTıK GERçEKTENDE INSANLARA GüVENEMEYECEKMIYIM ARTıK SENDE AYNıSıN BILIYORUM KENDINI HER NE KADAR FARKLı GöSTERSENDE SENDE ALDATıRSıN ARTıK IçIM ACıMAYA BAşLADı BU TüR ILIşKILERDEN KALDıRAMAM BE GüLüM"

Örnek 2: "TATLıSıN IşTE BE YOK öTESI OFFF YA NAPCAM şIMDI BEN SöYLERMISIN LüTFEN SUçLUSUN IşTE GENç BIR KıZıN KALBINI çALMAKTAN :))))" (Nası bi mesajdır anlamadım. Kalbini çalmışım hatunun. Vay be helal olsun bana)

Örnek 3: "TUH LAN SURATıNA GELME BıRAK BAşLARıN SENIN SOHBETINEDE MUHABBETINEDE SELAMA KARşıLıK BILE VERMEYEN ADAMDAN ERKEKMI OLUR"(Oh bi de hakaret :)

Neyse daha neler var neler. Aşk-meşk, evlilik teklifleri, direk yatağa davet. vs.vs.vs.vs. Yukarıda verdiğim profilden çok etkilenmiş olacak ki site yöneticileri göndermiş bu kadar mesajı işte. Tabi bu mesajlara cevap vermek için gold-premium gibi üyelikler satın almak gerekmiş. Gaza geldim tam ben de bu üyeliklerden direk alacaktım param yetmedi...

Uzun lafın kısası güzel yurdumun güzel insanları, çoğumuz farkındayız aslında bu durumun ama, niyeti evlilik olan (!) arkadaşlık kurmak (!) olan birçok insanı mağdur edebileceğini düşündüğüm, amacı 3-5 aklı kıt adamı inek gibi sağmak olan bazı kurumları yerden yere vurmak olan bu yazımızın sonuna gelmiş bulunuyorum. Gelin hep beraber tükürelim. tuüüüü
Hem arkadaş kazanmak o kadar kolaymı ? Premium üyeliğin olsa kaç yazar demi ama için bakırdan bile olmadıkça. falaaan filan. Gezin tozun, kafelerde bahçelerde aranın, göz teması kurun, harekete geçin ama bu sahtekarlara yem olmayın.
Hadi eyvallah.

Pizzanızı nasıl isterdiniz ?

Duyduğumun yalancısıyım. Ama doğruluğu da kuvvetle muhtemel.
Büyük bir alışveriş merkezindeki büyük , şan şöhret yapmış bir pizzacının menüsünde bulunan "pepperoni" içerikli pizza. Menüyü kontrol ederken gözüne ilişmiş bir dostumun. Sormuş garsona:" İçinde domuz eti varmı diye. "Şefimin haberi olmasın ama evet var". Yerin adını vermeye niyetim yok. Bu sadece duyduğum bişey. Kimse zan altında kalmasın...

Pepperoni nasıl yapılır derken bulduğum liste şurda:

Listede görüldüğü üzere pepperoni domuzdan elde edilen bişey. ne bilim hatta araştırırken "pizzanın olmazsa olmazı" falan demişler.
Neme lazım. Dışarıda yemek yeme alışkanlığı pek olmayan biriyim ama haberimiz olsun işte. Müslüman mahallesine salyangozu çoktan getirmişler.
Önemseyenlerin dikkatine....

registrar

Uzun zamandır beklediğim bilincustu.com projesi tamamı ile rafa kalkmış durumda.Her ne kadar çok popüler bir site olmamasına rağmen acayibin biri www.bilincustu.com adresini satın almış. Muhtemelen google aramalarına göre ne kadar domain varsa toplayan şirketlerden birine kurban gitmiş ki burda görüldüğü üzere DOTREGISTRAR firması bizim alan adını kapmış.
pffff yeni yeni projeler üretmek gerek sanırım.

Bu arada farkettim musty kardeşim ne zamandır yazmıyoruz. En kısa zamanda hayatı aktarmaya devam edeceğiz.

Yazmak gerek

Çok zaman oldu gerçekten
Kafayı bi güzel toparlayıp öyle gelmek gerek
İçimde ne varsa hepsini birden anlatmak
Ama kelimeleri güzel seçerek
Değsin istiyorum beklediğime

du bakalım az kaldı heralde..galiba..

suicide

..............

Random life generator

Düşünüyorum da, Bu yaşadıklarımızın sebebi bir RHÜ olmasın. Nacizane RHÜ= Rastgele hayat üretgeci.
Milyonlarca insan için milyonlarca değişik hayat, konum, iş...
Nasıl olsa birileri bu konumlardan herbirine yerleşecek.
Sonuç olarak birileri bu işi yapacak. Değiştirme imkanımız var mıdır yok mudur tartışılır. Şahsen ben sektör değiştirdiğimde ankara dışı görevlerden kurtulacağımı sanmıştım ama şu an eminimki değişim için Et-Balık kurumundan yeni bir kelle alıp kafayı değiştirmem gerekliymiş.

Belki diyorum belki alışmak lazım.Yanlızlığa sıkıntıya, sisteme boyun eğmek gerekiyo belki. Ama ben boyun eğersem ben olmam ki.


Bakıyoruz mustafa kardeşime....
Adam grafiker. Kafası çalışıyo, iyi para kazanıyo.. On numara bi adam herşeyiyle... Kardeşim benim..
Bakıyoruz enver kardeşime.
Adam grafiker.Kafası çalışıyo. kötü para kazanıyo.Emekçi ama faşist patronu tarafından eziliyo.
Hayat adil değil her zaman...

İki kişinin aynı işi yapıpta şartlarının farklı olması başka nasıl açıklanabilir? Elbetteki çok bilinmezli , çok girdili tepkimedir ama katalizör olarak RHÜ kullanıldığını düşünüyorum.


Faşooooooooooooooooooo özledim lan seni... Aklıma geldin gece gece :)

Drill rig on my heart...


malumunuz üzere Enerji firmasında jeoloji Mühendisi olarak işe başladıktan sonra çeşitli Petrol \ Doğalgaz arama-üretim kuyularında bulundum bizzat takip ettim. Aslında çok da kötü sayılmaz ama benim gibi arazi işlerini sevmeyen biri için genelde işkenceden başka bişey olmuyor. Bir zaman sonra biri gelipte bizim çocuğa bir iş ayarlayıver dediğinde cevabım
Bu işler herkese göre değil emin misin ? olacaktır.


Bu arada bu yazma işi epeyce canımı sıkar hale geldi.Sadece resimle geçiştirsek mi şu olayları?

Rüşvette işler

Hayatın her döneminde insanı sıkan, geren, sinirlendiren mutsuzlaştıran, umutsuzlaştıran bir takım dalavere mevcutturya hani. Git gide artan büyüyen çürüyen kokan...
Çalış çabala didin ama sadece patronun cebini doldur. Dahası amcası, dayısı olan zevzek bir herif gelsin tepene otursun.

İçelim, Güzelleşelim .......

Bu aralar farkettim de sürekli TV’de görüp etkilendiklerimden yola çıkarak yazılarımı hazırlıyorum. Bu da onlardan bir tanesi olacak ama umarım işe yarar bir yazı olur.Efendim; hepimizin de bildiği ve gördüğü üzere televizyon yayınlarından sigara reklamları kaldırıldı. Epey de oldu hatta. Ama ben ne zaman televizyonda görsem, sinirden köpürüyorum bu enteresan tezadı. İzlediğiniz Türk filmlerine dikkat edin, özellikle eski ve komedi filmiyse tamamdır. Kesinlikle bir çok sahnede sigara üzerleri pixellendirilerek görünmez (!) hale getiriliyo ve bizler de ekrana aval aval bakıyoruz. AAaaa adamın elindeki ne acep diye. Sigaraya hayır! Sloganıyla yola çıktıkları…. Tamam güzel bir iş yaptıkları. Karşı duracak değilim. Destek te olurum hatta. Neyse, takıldığım yer burası değil. Zaten; sigara içen herkes seri katil bunu herkes biliyor.Benim en çok canımı sıkan olay alkol. Yahu! Sigaraya karşı bunca duyarlılığı gösteren yetkililer, alokolde neden geri plandalar? Alkol çok mu gerekli toplumumuza? Çocuklar içki içerek daha büyük işler mi başaracaklar yoksa haberimiz yok ?
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur böyle ? Hangi diziye denk gelseniz dikkat edin yüksek ihtimalle bir yerinde elinde kadeh 1-2 kişiyi görmeniz çok muhtemel. Ve hepsi de elit insanlardır.Bi ara Avşar'ın dizisinde hep aynı iki arkadaş, aynı barda, her bölümde yan yana, viskilerini yudumlarlar. Hem de öyle bir içerler ki ağzınızda su kalmaz..kurursunuz resmen.. Özendirdikçe özendirirler.. Ellerindeki alkol değil de sanki başka bir şey, bal, şerbet.. El insaf , el insaf…
Alkole yasak getiremediniz sigaraya da gelmesin demiyorum. Yukarıda da dediğim gibi sigara yasağının da destekçisiyim. Ama alkolle girişilen bu özendirme kampanyalarına bir dur deyiverin artık. Çok yakında okullar da açılacak. Çocukların mataralarından şaraplar, viskiler çıkmadan yapın şunu…

Yalnızlık paylaşılmaz...


Ne zaman bir ünlü hayata gözlerini kapasa da bizler bunu öğrensek bir şekilde, şaşkınlık içinde birbirimize söyleyeceğimiz sözler; "vay be ! görüyomusun. Falan da gitti ama çok sefil öldü ya..Yaa hiç sorma, son günlerinde yanında kimse yokmuş, aç yatarmış, ilacını alamazmış, kirasını ödeyemezmiş vs." olur nedense. En son, yakın zamanda birçoğumuzun Tulum Hayri diye bildiği Cem Gürdal'da vefat etti. Son ropörtajıymış dediler izledim geçen. 7 çocuk babası, kiracıymış. 2 çocuğu halen okula devam ediyormuş... Allah rahmet eylesin, geride kalanlara sabırlar diliyorum.
Merhum Cem Gürdal'ın hayattayken son çabalarını hatırlıyorum. Depremde evini kaybetmiş, ortada kalmıştı-ki zaten o dakikaya kadar ne kendisinden ne de içinde bulunduğu durumdan kimsenin haberi olduğunu sanmıyorum. Zor şartlar altındaydı ve olan bitenin sonrasında birkaç TV reklamında oynarken gördüm.Sevindim hatta ne yalan söyleyeyim. Sonuçta çocukluğumda gördüğüm sevdiğim, halen denk geldikçe izlediğim bir sinema filminin sevilen karakterlerinden bir tanesi. Yüzü gülmüştü. Hatta araştırınca birazcık; isim vermeden söyleyeceğim, sanat dünyasından birçok kişi güzel vaatlerde bulunmuş Tulum'a. Hatta bir tanesi de ev! Bir başkası iş..vs...vs...vs..Yardım yağmuruna tutulmuş ! Herşey çok güzel ama bu olanlar bundan tam 7 sene önce. Geçtiğimiz hafta da vefat etti zaten. Bu
dediklerimin çok az bir kısmı dahi gerçekleşmiş olsa, sanırım bu kadar sıkıntı içinde
kalmaz, bu kadar sinir stres altında erkenden ölmezdi. Burası ayrı kısmı tabi olan
bitenin. Allah korusun ben de dayanamam sanırım o çaresiz ortama. Hayatta kalma savaşına.
Sormak istiyorum buradan; "Acaba sadece bizim ülkemize mi has bu tür ölümler? Sağlıkta dost olanların hastalıkta unutması ? Bir yıldız gibi parlayıp, saman alevi gibi aniden sönmek?" İzlediğiniz kanallara çok dikkat edin. Bu insanları hâla görmeniz mümnün. En azından onlardan geriye kalanları. Kanallardaki birçok dizide birçoğu artık figüran. Ufak tefek rollerle ayakta kalmaya çalışıyorlar. Bunları buraya yazmamın kime ne faydası olur bilmiyorum. Hatta olmaz büyük ihtimalle ama ne bileyim yazmak istedim. Severdim seni Tulum Hayri.Ruhun şad olsun.

Tecnorati

Technorati Profile
Tecnorati ortamlara örümcekleri salsın diyerekten başladık meseleye...

Eşşoleşşekler!!!


Dün akşam uzun zaman sonra televizyon izleyim dedim. Ne büyük hata! Tamam su kesintisi haberleri için arada sırada bakıyorum ama...
Bi kanalda Dreamcatcher gözüme çarptı. İlgimi çekti. Daha önceden izlemediğim için kaptırdım kendimi. Gösterimde olduğu kanala da güvenerek devam ettim de ne oldu :
Çok güzel tercüme edilmiş, seslendirilmiş bundan şüphe yok (!)
Rahmetli Kemal Sunal'ın bütün filmlerinden izleyenleri kötü etkilememek adına fena bütün sözcükleri zamanında çıkardılar. Çoğumuz biliyoruz. Peki zamanında "eşşek" "eşşoleşşek" "puşt" "faşo" gibi kelimelerden bizleri koruyan kurum acaba şimdi nerdeydi.
Aklımda kalanlar.. "Aynı bok" "Sıçmış" "Siktir" daha neler neler.
Tamam küfretmem demiyorum hatta bazen çok fazla küfrederim ama filmden zaten haz alamadım bi türlü. Berbat sahneler vardı. Bir de üzerine bu cânım diyaloglar girince aklıma Şaban geldi. Kendi halinde saf temiz bi karakter. Sinirlendiği zaman basar fırçayı, postasını koyar. İçimde durana kadar dışarda dursun felsefesi. Eşşoleşşekler!!!

Bilinçüstü 2.0

Bilinçüstü v.2,0
Blogger' ın yenilerek web2.0 standartlarına ulaşmasıyla beraber uzun süredir çürümeye terkedilmiş Bilinçüstü'nde ufak kıpırtılar başgösterdi.Her ne kadar blogger'i bırakıp Wordpress üzerinde bilincustu.wordpress ' e taşınmaya başlamışsak da insanın evi gibisi yoktur mantığına dayalı döndük Blogger 'a.

Jack Book ve Dezinerfolio tarafından yapılan "Dark" temasının lezzetine birde Musty kardeşimin şahane grafik çalışmaları eklenince bana sadece ufak tefek birkaç değişiklik yapmak kaldı.

Makyajla yapılan değişikliğe fikir ve söylem açısından da yenilik getirmek umuduyla Bilinçüstü yeniden aktif yayında...



Not: Her ne kadar arama kutusu, logo, renk bütünlüğü konularında sııntımız olsada muhtemelen düzelecektir.

Su gibi akıp geçer zaman...

29 da olur...

bu satırları yazarken 4 duvar arasında olduğum için üzgünüm....
sarılıp ufak ta olsa hediyeni veremediğim için üzgünüm...
nargileni masaya getiremediğim, seninle şakalaşamadığım için üzgünüm...

sana ait herşeyi çok ama çok özledim güzel insan. içim buruk hem de çok. sen şimdi 29 diyosun bense 19 ;) telafisini çok güzel yapalım bu özel gününün olurmu...kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum sana ve yanına geleceğim günün hatrına küçük bir gülücük :) doğum günün kutlu olsun kardeşim.

(bitmez)

LCD monitor alma rehberi


Epey uzunca bir zamandır emektar CRT (LG) monitörümü satıp yepyeni 19" LCD almayı düşünüyordum.Düşünüyorum ama binlerce marka model arasında gidip geldikten sonra detaylı bir şekilde araştırma yapmaya karar verdim.Çünkü donanım satan firmalar monitörlerin genel bilgilerini vermelerine rağmen belkide asıl önemli olanlarını saklamayı tercih eder durumdalar. Ufak bir araştırmadan sonra bu konudaki en iyi incelemenin PClabs tarafından yapıldığına kanaat getirdim.Ellerine sağlık çok doyurucu inceleme olmuş ki PClabs; donanım siteleri arasında favorim olmaya başladı.

Herneyse defalarca adres aramaktansa bilinçüstüne kopyalayayım istedim.Mevzuatla alakadar olmayan bu içerik arşivde kalsa yeterli olur.



LCD Alırken Neye Dikkat Etmeli:

Verdiğimiz bilgileri toparlayacak olursak:

  • Ekranın oranı; misal 4:3 gibi. Oyun ve filmler için dikkat etmeniz gerekebilir. Ölçeklenme problemleri olabiliyor.
  • Ekranın native-doğal çözünürlüğü: 17 ve 19 inçler için(Eizo gibi birkaç istisna 19 inç dışında) bu çözünürlük 1280×1024. Daha büyük LCD panellerde ise 1600×1200. Elbette oyun oynarken kartınız elvermediği için 1024×768'e dönerseniz enterpolasyon söz konusu. Bazı ekranlar da ekstra filtreler var, rahatsız etmiyor ama çoğunda da yok. Dikkat.
  • Ekranın sinyal dönüştürücüsü (inverter) kaç bitlik? Bu renk tayfının ne kadarını sunabildiğini sınırlayan bir etken! Grafikerler için çıkartılan ekranlarda (Eizo gibi) tepki süresi kötü oluyor ama bu parçaya önem veriyorlar. Inverter maliyette büyük etken olduğundan firmalar kesinti yapıyor. 16.2 milyon yerine 16.7 milyon renge bakınız(önemli ise). Renk bahsinde detayı işleniyor, bkz.
  • Garanti kaç yıl? Yerinde garanti var mı?
  • Beğenmezsem iade ? (web'den alacaksanız iade şansınız var)
  • Ölü-bozuk piksel garantisi var mı? O kadar para veriyoruz yazık olur. 1 kötü piksel bile acayip sinir bozucu olacaktır.
  • OSD yani ekran menüsü var mı yok mu? Linux kullanıyorsanız parlaklığı yazılımla kontrol eden bir monitör sizin için kabus olacaktır!
  • Griden-Griye tepki süresi. Bu tepki süresi mevzuları için testlere bkz. Üreticiler aynı paneli kullansalar da pazarlama stratejilerine göre ekranın ortalama tepki süresini değil de en düşük değerini yazabiliyorlar. Xbitlabs-THG-Anand gibi sitelerdeki tepki süresi grafiklerine bakmanız yeterli.
  • Görmeden asla ALMAYIN! Vatan, Teknosa, Bimeks gibi "sergi" alanları + gerekirse distribütörlerin kapısını aşındırın.
  • Ne kadar ısınıyorlar el ile kontrol edin.
  • Ölü piksel için "parmak ile oğuşturma" işe yaramaz.
  • DVI çıkışı tercih edin! Analog çıkış ile yetinmeyin. Farkı görünce siz de DVIci olacaksınız. 17 inç ekranlar için Analog DVI'dan ne kadar farklıdır sorusunun cevabı pek net değil, fark göremeyenler de var, gördüğünü iddia edenler de. Bütçeniz düşükse 17 inç ekranlarda analog tercih edilebilir. Son günlerde analog sinyal prosesi oldukça geliştiğinden bazı modellerde ancak profesyonel kullanıcılar aradaki farkı "farkedebiliyor".
  • Her kullanıcının gözü ve hassasiyeti farklıdır, unutmayın. Her zaman kendiniz son testi yapın. Yorumlara dikkat edin.
  • Yansıma önleyici kaplama: Silerken dikkat edin, alırken de. Renkleri ve görüntüyü olumlu-olumsuz yönde etkileyebilir.
  • Arka panel ışığı üniform (her yerde eşit) dağılıyor mu?
  • Tepki süresi: Üretici 20'lik panele 16 diyebilir. Bu o panelin inebildiği minimum değerdir ama sürekli bu hızda çalıştığı söylenemez. 30ms'yi de bulabilir tepki süresi. Bunu iyi anlamak için tepki süresi kavramını ve nasıl ölçüldüğünü vesaireyi de bilmek lazım, vakit olursa wiki'de bir LCD rehberi yazmaya çalışabiliriz. Güzel bir örnek şu testteki ilk grafik: http://graphics.tomshardware.com/display/20050215/lcd-04.html

Örneğin Hyundai'nin modeli 8ms'yi bulmuyor bile(Gerçi görüntüyü bozma pahasına testin sonunda o değeri yakalamışlar). Eğriye bakarsanız 25ms'nin bile üstüne çıktığı oluyor. Ama elbette 16ms bir panelden iyi her halükarda.

Bir LCD Ekran Gördüğünüzde Nelere Bakmalı?

  • Ghosting var mı?: Oyunlarda-hızlı filmlerde önemli. Ekranda ikinci bir "eko" görüyorsanız ghosting vardır ve piksellerin açılıp kapanma hızları oyun için yeterli değil demektir. Unreal, Halo gibi oyunlarla testi etmeli.
  • Blur : görüntüde bulanıklıklar..
  • Screen Door etkisi: Ekrana baktığınızda LCD'yi oluşturan piksellerin arasındaki kısımları-duvarları görüyorsanız buna denir. Kare kare pikselleri saymanız takdir edilir ki hoş olmaz. Projektor cihazları için de geçerli. Ekrana çok yakından bakınca görmek değil de normal çalışma-izleme uzaklıklarında görülüp-görülmediği önemli. Özellikle 19" monitörlerde buna daha sık rastlarsınız.
  • Renk tutarlılığı. Bunu THG-Anand gibi sitelerdeki renk ekipmanlarına bırakalım. Grafiker iseniz malumdur ki ekrandaki siyahın gerçek siyah olup olmadığı, tüm renk tayfalarının görüntülenip görüntülenmediği önemli. Bunu mağazada farketmek zor olsa gerek.
  • Bakış açısı: Doğaldır ki kafanızı oynattığınızda ekranın renkleri farklı görünürse canımız sıkılacaktır. Ölçmesi basit. Ekranın tam karşısından başlayın ve yavaşça sağa sola doğru hareket edin. Açı-ölçer ile bile ölçebilirsiniz. Bu konuda başarılı Samsung 172X ile alınmış örnek bir görüntü: http://milliron.org/photo/samsung-172x/images/DSC_5367.jpg
  • Bağlantılar vs.
  • Ekranın çerçevesi. Kalın olması veya ayna gibi olması rahatsız edecektir, unutmayın.
  • Kontrast Oranı: şu 500:1 vs diye gösterilen oran. Filmlere ve oyunlara bakınız. Aşırı karanlık olan alanlarda detay gidiyorsa kontrast düşüktür.
  • Ergonomisi nasıl? Yüksekliği vs. ayarlanabiliyor mu? Ayarlanmıyorsa monitörün altına kitap koyarak göz hizanıza getirmek zorunda kalabileceğinizi unutmayın! Bazı monitörlerin ekranları 90 derece döndürülebilmektedir; döküman okurkan işe yarayan bu özelliği arayabilirsiniz.
Kaynak = PCLabs
İnceleme adresi

Mustafa bize logo yapsana


Efendim duymayan kalmamıştır.google bize logo yapsana kampanyası epeyce bir ses getirdi.,hatta buradan çeşitli insanlardan gelen çok güzel logoları görmekte mümkün..Umarım Google sesimizi duyar...


Sesimizi duymak derken: hazır yeri gelmişken bilinçüstü olarak bizde bu tarz bi kampanya başlatalım...


MUSTAFA BİZE LOGO YAPSANA


Mustafa mustafa duy sesimizi... Yeni yeni tasarımlar yeni yeni logolar istiyoruz bilinçüstüne...

Yalan dünya



  Ölümün farkına yenimi varmaya başladım nedir? yakın süre önce anneannemi kaybetmiştim.Ondan 2 ay öncede teyzemi...

Ölüm haberini aldığınızda ilk düşündüğünüz nedir ? gözünüzün önüne gelen ilk kare.

Acısı hafiflermiş ölümün zamanla... Sanki yalan gibi.. Gittikte ağırlaşıyor sırtımda kamburu...

Düne kadar asla ölmeyeceğime veya başıma kötü birşey gelmeyeceğine inanan ben yavaş yavaş idrak ettimki bir gün mutlaka benimde vaktim gelecektir.Buradan hareketle  artık beyin olarak yaşlanmaya başladığımı düşünmeye başladım...



Arkaplanda Candan Erçetin ' in harika parçası çalıyor.Gözlerimin önünde hafif nem, boğazımda düğümlenen nefes..,




Düşünmeye başladım.


Dünya ne garip. İnsanlar ne garip.


Büyümekle hatamı ettik ? Çocukken daha bir güzeldi sanki dünya... Anladımki hancı değilmişiz bu sahte dünyada... Boşu boşuna neden sahiplenelim ki? Aslında benim olan hiçbirşey yok...







Powered by ScribeFire.

uçak korkusu



Uçmaktan, zıplamaktan, rüzgardan, havalanmaktan, yamaç paraşütünden, asansörden, dağdan tepeden nefret ediyorum.Bu zamana kadar kaçabilmeme rağmen bugün akşam saat 19:30 da adana'ya gitmek için uçağa binmem gerekiyor. Fazla izlenen LOST sonrası bünyede ciddi zararlar mevcut.

Düşmese bari uçak.
Düşmez değil mi ?
Düşerek ölmek istemiyorum ulan ben.....

Jeoloji

Son zamanlarda pek bir jeolog olasım tuttu.Hobiden egodan ziyade mesleki uğraş olarak (kısacası para kazanmak için ske ske yapılan fiilsel vaziyet) yapmaktayım. Arazi işleri, kuyular, sensörler, sondörler,işçiler hayatımda kocaman bir parçayı alıp rüzgarlara savurmakla meşguller.
Herşey bir tarafa sınıflamada " işçi " olarak anılmam beni derinlerde parçaparça etti.
Daha öncede yazmıştım... Düzen değişmez düzülen değişir..
Aslında mühendis olarak iş yapıyor olmama rağmen işçi sıfatında olmak gerçekten çok garip.Belkide yıllardan beri beynimdeki işçi profilinin senelerdir verdiğim emeğe birebir zıt olmasından kaynaklı sıkıntı içerisideyim. Ama sonuçta önceden de yazdığım gibi kendi kendimizin patronu muyuz acaba ? Hayatımızın kontrolü kendi ellerimizde mi ?
Hayır ve asla !!!
Her zaman bize emir veren birileri hangi saatte nerede olacağımızı belirleyen birileri olacak.Bu sosyal hayatın getirisi belkide.
Başıma gelen bütün arızalı durumun sorumlusu sosyalleşme, gelişme, ilerleme arayışında ki insanoğlu...


Çok fazla özgürlük mü istiyorum,
çalışmak ve karşılığını görmek; belki bir aile kurmak ve çocukların için iyi bir baba olmak ?

Demek istediğim, kendi kendinizin
patronusunuz değil mi?

Bir başkası için çalışmanın
bir çeşit kölelik olduğuna dair...

...hiçbir fikriniz yok.

Ama, köleliğin bu dünyada asla sona
ermeyeceğini söyleyebilirim.

Sadece başka bir isim takılmış:
İşçi.

Evden uzakta

sabahın 6sı unutmuyorum. ayaz var ki 10 numara gerçekten. yan yana dizilmiştik yine arkadaşlarla. yanımdakinin kulağına dokunsam düşecek sanki buz. sis, çiğ bi de karanlık. karşıdan bi ses geliyo "çocuklar bu hava adamı çakı gibi eder, hastalık falan da bırakmaz haaa". duyduktan sonra başımızı biraz daha gömdük boynumuza doğru ve kaskatı kesilmiştik. ve sonra beklemek. sonu gelmeyecekmiş gibi gelen beklemeler. saatlerce süren titremeler. her neyse herşeyin iyi kötü anısı kalacak işte...
ama iyi oldu bu annemin yaptığı yemeklere bi daha laf söylemicem ne yapmışsa hiç itiraz etmeden aynen indircem mideye. a bi de eğer izinliysem iş yerinden planım da yoksa hiç imkanı yok çekecem battaniyemi tepeme ve döne döne uyucam. az kaldı bekle gelcem

ssk

Bugün can sıkıntısından SSK sitesinden ne zaman emekli olabileceğime baktım.Şimdiye kadar hiç merak etmemiştim. Aslında akıl sağlığımı düşününce hiç merak etmemiş olmayı isterdim. 26 sene 1 ay 19 gün var emekli olmama. 26 sene. 26 koskoca yıl.Tabi o arada ölüp gitmezsem.
Zamanında işçilerin, memurların sokağa dökülüp mezarda emekliliğe son pankartlarıyla yedikleri dayaklar geliyor gözümün önüne.Adamlar haklılarmış aslında.
Bazı zevzeklerin -"Emekli olmak için çalışmak yanlıştır" sözü çınlamaya başlıyor beynimde. Ne halt etmeye çalışıyoruz o zaman ? Ne halt etmeye prim yatırıyoruz. Ne halt etmeye geldik ki dünyaya? Geberene kadar çalışacak mıyız?

bilinçli değişiklik



Bilinçüstüne göz ucuyla bakınca farkettim ki uzun zamandır hiçbirşey yazmamışım.Bunun sebebi yazacak olay bulamamaktan ya da zaman sıkıntısından değil tamemen üşengeçliktendir.
Herneyse bir süre sonra tasarım değişikliği ile beraber yazılara tekrar devam etmeyi düşünekteyim.Hem zaten ufakta olsa bir sosyallik sözkonusu.Malum Musty kardeşimde yazıyor. Rahatlıkla söyleyebilirim ki bilinçüstü kişisel günlüğümden çok daha fazlası oldu.
Bundan sonrası için şöyle bir planım var ;
Ağırlıklı olarak yazıdan ziyade resim düşünüyorum.Binlerce satırın anlattığını tek bir çerçevede anlatabilmek ve duygunun ruhunu daha temiz yansıtabilmek varken bunu kullamak gereklidir.

Az kaldı...

Muhtemelen güncellenecek...