Hay'at

Hayat nasıl bir şey? İçerisinde yaşadığımız bu dünyada karşılaştıklarımız mı? Yoksa karşılaştıklarımızın bir kısmı mı? Herkesin hayatı kendinedir ve farklıdır görüşü doğru mu? Günlerdir, haftalardır aklımdan çıkmayan bu tip sorular beni günlükten uzak tutmaya yetti aslında.

Benim düşündüğüm ama hala kendimi bir türlü ikna edemediğim şey şöyle: Karşılaştığımız kötü ve kaldırılması zor olan şeyler hayatın ta kendisi. Bunları insana hayatı öğreten şeyler olarak görüyorum. Ruhi bunalımların, başında dolaşan sorunların ve soruların ardı arkasının kesilmemesi insana tam anlamıyla gerçekleri gösteriyor. Bunlar karşısında hele hele de (çogu zaman olduğu gibi) eliniz kolunuz bağlı ve iç dünyanızın hapishanelerinde kilitli kaldı iseniz, kaldırılması çok ama çok zor olan, emanet kavramı olmasa bir an bile tereddüt etmeden çekip gidebileceğiniz hayat, büyük ama çok büyük bir yük oluyor ve belinizi bükmeye yetiyor. İnsan ne kadar aciz, ne kadar küçük ve yapabilecekleri ne kadar sınırlı. Bunu anlamak hayatı anlamakla eşdeğer bence. Hayat tam olarak bu olsa gerek. Yaşadığımız sevinçlere bir bakın. En ufak bir haberle yıkılabilecek kadar zayıf. En ufak kötü bir şey de kararacak kadar aydınlık. Herkesin hayatı farklı değil bu yüzden. Sadece şekil farklılığı var ama asıl gerçekler bunlar. Ne büyük küçüklük. Ne büyük kandırmaca. Necip Fazıl ne güzel yazmış değil mi..

BU DÜNYA
Bu dünya bir tamam’dan eksiklikler âlemi;
Kopuşlar , ayrılıklar, kesiklikler âlemi…. (Necip Fazıl Kısakürek)

HAYAT
Rüzgârdan açılsa kapım bir anda,
Kara haber gelmiş gibi ürkerim.
Sanki gemilerim battı ummanda,
Paramparça oldu gökte ülkerim.
Ne acı , kaybetmek için sahiplik!
Ölümlüyü sevmek , ne korkulu iş !…
Hayat mı , püf desem kopacak iplik,
Çıkmaz sokaklarda varılmaz gidiş. (Necip Fazıl Kısakürek)

Başka söze gerek bırakmayan bu satırlardan sonra ne denir ki… Düşün düşün düşün ve düşündüklerinin içerisinde kaybol, boğul..

0 yorum:

Yorum Gönder